Bakteriyostatik Ajan

Bir bakteriyostatik ajan, bakterilerin büyüme ve üremesini doğrudan ölümlerine neden olmadan inhibe eden bir antimikrobiyal maddedir ve bu şekilde konakçının bağışıklık sisteminin patojenleri ortadan kaldırmasına izin verir.[1] Bu ajanlar özellikle hızlı bakteriyel öldürmenin zorunlu olmadığı enfeksiyonlarda faydalıdır, çünkü bakteriyel proliferasyon için esas olan hücresel süreçleri durdururlar.[2]

Bakteriyostatik ajanların birincil etki mekanizmaları, ribozomal düzeyde protein sentezi veya nükleotid üretimi için gereken folik asit metabolizması gibi anahtar bakteriyel süreçlere geri dönüşümlü müdahaleyi içerir.[1] Örneğin, tetrasiklinler aminoasil-tRNA bağlanmasını önlemek için 30S ribozomal alt birimine bağlanır, makrolidler ve klindamisin ise peptit zincir uzamasını bloke etmek için 50S alt birimini hedefler.[1] Sülfonamidler ve trimetoprim folat sentezini bozar; bu yolak bakteriyel DNA ve RNA üretimi için hayati olup insanlarda yoktur.[1]

Yaygın örnekler arasında tetrasiklinler (örneğin doksisiklin ve tigesiklin), makrolidler (örneğin eritromisin ve azitromisin), klindamisin gibi linkozamidler, trimetoprim-sülfametoksazol gibi folat antagonistleri ve linezolid gibi oksazolidinonlar bulunur.[1][2] Kloramfenikol, 50S ribozom üzerinde peptidil transferazı inhibe eden başka bir tarihi örnektir ancak aplastik anemi riskleri nedeniyle günümüzde nadiren kullanılır.[1]

Klinik pratikte bakteriyostatik ajanlar solunum yolu enfeksiyonları, deri ve yumuşak doku enfeksiyonları ile belirli çok ilaca dirençli bakteriyel hastalıklar dahil bir dizi enfeksiyonda kullanılır ve sıklıkla beta-laktamlar veya vankomisin gibi bakterisidal alternatiflere kıyasla noninferior sonuçlar gösterir.[2] Etkinlikleri hastanın bağışıklık durumu ve spesifik patojen gibi faktörlere bağlıdır; laboratuvar sınıflandırması minimum bakterisidal konsantrasyon (MBC) ile minimum inhibitör konsantrasyon (MIC) oranının 4’ü aşması gibi ölçütlere dayanır ve bakteriyostatik aktiviteyi belirtir.[2] Genellikle iyi tolere edilir olsalar da potansiyel advers etkiler gastrointestinal rahatsızlık, tetrasiklinlerle fotosensitivite ve linezolid gibi ajanlarla nadir hematolojik toksisiteleri içerir.[1]

Tanım ve Karakteristikler

Tanım

Bakteriyostatik ajan, bakterilerin büyüme ve üremesini bakteriyel hücreleri doğrudan öldürmeden inhibe eden bir maddedir; bu şekilde hücresel aktiviteyi durdurur ve konakçının bağışıklık sisteminin enfeksiyonu temizlemesine izin verir.[1] Bu ajanlar tipik olarak proliferasyonu önleyen ancak hücre ölümüne neden olmayan konsantrasyonlarda esas bakteriyel süreçlere müdahale eder ve bakteriyel büyüme ajanın uzaklaştırılması üzerine yeniden başlar.[1]

Bakteriyostaz kavramı 20. yüzyılın erken dönemlerinde antimikrobiyal boyalar üzerine yapılan çalışmalarla ilerletilmiştir, örneğin gentian violet gibi. John W. Churchman’ın 1912 çalışması bu boyaların Gram-pozitif ve Gram-negatif bakteriler üzerindeki selektif inhibisyonunu göstermiştir.[3] 1923 yayını ise bakteriyostaz mekanizmasını daha fazla keşfetmiştir.[4]

Bakteriyel popülasyonlar lag faz (hücrelerin çevreye adaptasyon için minimal bölünmeyle hazırlandığı), log (ekponansiyel) faz (hızlı ve dengeli üremenin karakterize olduğu) ve stasyoner faz (besin sınırlaması nedeniyle büyüme ve ölüm oranlarının dengelendiği) içeren tipik bir büyüme eğrisi gösterir.[5] Bakteriyostatik ajanlar öncelikle log fazı hedefler, ikili fisyon oranını baskılayarak ekponansiyel popülasyon genişlemesini önler ancak önceki adaptasyon veya sonraki denge aşamalarını bozmaz.

Ana Karakteristikler

Bakteriyostatik ajanlar bakteriyel büyümeye geri dönüşümlü inhibitör etki uygular ve mikroorganizmalar ajanın ortamdan kaldırılması üzerine proliferasyona devam edebilir. Bu geri dönüşümlülük irreversibl hasar yaratarak hücre ölümüne yol açan bakterisidal ajanlardan ayırt edicidir. Mekanizma tipik olarak aktif replikasyon sırasında protein sentezi gibi esas hücresel süreçlere müdahaleyi içerir ancak bakteriyel hücre duvarını doğrudan lizis etmez veya yok etmez.[6]

Bakteriyostatik ajanların etkinliği büyük ölçüde konakçının bağışıklık sistemine bağımlıdır, çünkü bu bileşikler bakteriyel çoğalmayı yalnızca durdurur ancak popülasyonu doğrudan eradike etmez. Bağışıklık sistemi kompetent bireylerde makrofaj ve nötrofil gibi bağışıklık hücreleri replike olmayan bakterileri fagosite edip ortadan kaldırabilir. Ancak nötropeni veya immünsupresyon gibi bağışıklık sistemi kompromize hastalarda bakteriyostatik ajanlar yetersiz kalabilir ve persistan enfeksiyona izin verebilir.[1]

Aktiviteleri konsantrasyona bağımlıdır ve öncelikle in vitro’da görünür bakteriyel büyümeyi önleyen en düşük ilaç konsantrasyonu olan minimum inhibitör konsantrasyon (MIC) ile karakterize edilir. Buna karşılık minimum bakterisidal konsantrasyon (MBC) inokülümün %99,9’unu öldüren konsantrasyondur ve bakteriyostatik ajanlarda genellikle MIC’den çok daha yüksektir; MBC/MIC oranı sıklıkla 4’ü aşar. Bu oran terapötik dozlarda büyüme baskılayıcı ancak öldürücü olmayan doğalarını vurgular.[7]

Bakteriyostatik ajanlar genellikle hem Gram-pozitif hem Gram-negatif bakterilere karşı geniş spektrumlu aktivite gösterir ancak aktif bölünen hücreleri seçici olarak etkiler, çünkü ribozomal fonksiyon gibi hedefleri logaritmik büyüme fazlarında en alakalıdır. Bu selektivite dormant veya stasyoner faz bakterilere etkisini sınırlar ve konak bağışıklık temizliğini güçlendirir.[8]

Etki Mekanizmaları

Protein Sentezi İnhibisyonu

Protein sentezi inhibe eden bakteriyostatik ajanlar öncelikle bakteriyel ribozomu hedefler; bu ribozom mRNA’yı proteine çevirmekten sorumlu 30S küçük alt birim ve 50S büyük alt birimden oluşan 70S ribozomdur ve translasyon döngüsünün başlatma, uzama veya terminasyon aşamalarına müdahale ederek doğrudan hücre ölümüne neden olmadan bakteriyel büyüme ve replikasyonu durdurur. Bakteriyel 70S ribozom ile ökaryotik 80S ribozom arasındaki yapısal farkları kullanarak bakteriyel protein üretimini selektif olarak bozar ve konak hücresel süreçlerini korur.[1]

Translasyon döngüsü başlatma ile başlar; burada 30S alt birim mRNA ve başlatıcı fMet-tRNA’yı P-bölgesinde bağlar, ardından 50S alt birim katılarak tam 70S ribozom oluşur; uzama aminoasil-tRNA’ların A-bölgesine girmesi, peptidil transferaz merkezinde (PTC) peptit bağ oluşumu ve GTP-bağımlı faktörlerle translokasyonla devam eder; terminasyon ise salıverme faktörlerinin dur kodonlarını tanımasıyla polipeptitin tRNA’dan ayrılmasıyla gerçekleşir. Bakteriyostatik ajanlar bu süreci kesin noktalarda bozar: örneğin 30S alt birime bağlanma doğru dekodlama ve tRNA yerleşimini önleyebilirken 50S bağlanması translokasyonu veya nascent zincirin çıkış tünelinden ilerlemesini bloke eder. Bu müdahale bakterinin kendi enerji kaynaklarını (GTP hidrolizi gibi) verimsiz durumda tutar ve konak hücre enerjisini korur çünkü insan sitozolik ribozomları bu bağlanmalarla uyumsuzdur.[9]

Tetrasiklinler 30S hedefli ajanlara örnektir ve A-bölgesi yakınında geri dönüşümlü bağlanarak aminoasil-tRNA girişini engeller; bu şekilde uzama adımında yeni amino asitlerin büyüyen polipeptit zincirine eklenmesini önler ve tRNA’nın peptit bağ oluşumu için doğru yerleşmesi gereken akomodasyon adımında ribozomu durdurur. Makrolidler (eritromisin gibi) 50S alt birimde nascent peptit çıkış tünelinde PTC’ye yakın bağlanarak 6-8 amino asitten sonra büyüyen zincirin geçişini engeller ve uzamayı durdurur. Klindamisin gibi linkozamidler 50S alt birimine bağlanarak peptidil transferaz aktivitesini bloke eder ve protein sentezinin erken uzama aşamalarını inhibe eder.[10] Oksazolidinonlar (linezolid gibi) 50S alt birimde PTC yakınında bağlanarak başlatma kompleks oluşumunu önler ve protein sentezinin ilk adımını inhibe eder. Kloramfenikol 50S ribozomda peptidil transferazı inhibe ederek uzama sırasında peptit bağ oluşumunu bloke eder. Bu mekanizmalar bakterileri enzim ve yapısal komponentler gibi hayati proteinlerden mahrum bırakarak büyümeyi durdurur ve tekrarlanan translasyon girişimlerinin enerji yoğun doğası hücre lizisi olmadan büyüme arrestini artırır.[1][11][9]

Metabolik Yolakların Bozulması

Bakteriyostatik ajanlar bakterilerde nükleik asit sentezi gibi esas metabolik yolakları bozarak hücreleri doğrudan öldürmeden büyüme ve replikasyonu durdurabilir. Bu yolaklar bakteriyel proliferasyon için hayati olup enzimleri hedefleyerek metabolik arrest durumu yaratır ve konak bağışıklık sisteminin enfeksiyonu zaman içinde temizlemesine izin verir.[12]

Önemli bir örnek sülfonamidler ve trimetoprimin folat sentezi inhibisyonudur. Sülfonamidler dihidropteroat sentaz (DHPS)’ı kompetitif inhibe ederek para-aminobenzoik asit (PABA)’in folik asit öncüllerine entegrasyonunu önler. Trimetoprim dihidrofolat redüktazı (DHFR) inhibe ederek dihidrofolatı tetrahidrofolata indirgenmesini bloke eder. Folik asit bakteriler için kritiktir çünkü çevreden alamazlar ve tek karbon transfer reaksiyonları için de novo sentezlemek zorundadırlar. Bu inhibisyon tetrahidrofolat oluşumunu önleyerek nükleotid sentezini bozar ve bakterileri klasik olarak bakteriyostatik yapar.[13][14][15][16]

Tek bir metabolik yolağın bozulması (folat sentezi gibi) sıklıkla bakteriyostazı amplifiye eden daha geniş kaskad etkileri tetikler. Folat eksikliği pürin ve timidilat gibi DNA ve RNA sentezi için anahtar komponentlerin üretimini durdurur ve aynı zamanda gen regülasyonu ile hücre bölünmesi için gereken metilasyon reaksiyonlarını bozar. Sonuçta bakteriler timidinsiz ölüm durumuna girer, DNA zincir kırıkları ve replikasyon hataları biriktirerek doğrudan hücre ölümü olmadan proliferasyonu inhibe eder. Bu birbirine bağlı etkiler hedefli metabolik müdahalenin nükleik asit ve bölünme yolaklarında nasıl yayıldığını ve bakteriyostatik etkiyi nasıl güçlendirdiğini vurgular.[17][18][19]

Sınıflandırma ve Örnekler

Kimyasal Yapıya Göre

Bakteriyostatik ajanlar kimyasal yapılarına göre birkaç büyük aileye sınıflandırılır ve her biri bakteriyel hedeflerle etkileşimlerini etkileyen farklı moleküler mimariye sahiptir. Bu sınıflandırma doğal poliketidlerden sentetik mimiklere çeşitliliği vurgular ve doğrudan öldürmeden bakteriyel büyümenin hedefli inhibisyonunu sağlar.[1]

Tetrasiklinler Streptomyces türlerinden (örneğin Streptomyces aureofaciens) türetilen lineer füzyon dört halkalı poliketid yapı özelliğine sahiptir ve çeşitli bakterilere karşı geniş spektrumlu aktivite sağlar.[20] Bu bileşikler (1948’de keşfedilen klortetrasiklin dahil) protein sentezini durdurmak için 30S ribozomal alt birimine bağlanır.[1]

Makrolidler büyük makrosiklik lakton halka (tipik 14-16 üyeli) ve bağlı deoksi şekerler ile tanımlanır; eritromisin 1952’de Streptomyces erythreus’tan izole edilmiştir.[21] Bu yapı öncelikle Gram-pozitif bakterileri hedefleyerek 50S ribozomal alt birimi inhibe etmelerini sağlar.[1]

Sülfonamidler sülfanilamid sentetik türevleridir ve para-aminobenzoik asit (PABA)’i mimik eden benzen sülfonamid çekirdek içerir; folat sentezine müdahale eder.[12] 1930’larda ilk geniş spektrumlu sentetik antibakteriyel olarak geliştirilmiş olup dihidropteroat sentazı kompetitif inhibe eder.[1]

Linkozamidler amino asit moiety’sinin amid bağıyla şeker komponentine bağlı olduğu benzersiz yapıya sahiptir; klindamisin Streptomyces lincolnensis’ten üretilen linkomisin semisyntetik türevidir.[22] Bu konfigürasyon makrolidlerden farklı bir bölgede 50S ribozomal alt birimine bağlanmalarını sağlar.[1]

Oksazolidinonlar 1,3-oksazolidin-2-on halka çekirdeği içeren sentetik bileşiklerdir; linezolid 2000’de FDA tarafından Gram-pozitif enfeksiyonlar için onaylanmıştır.[23] Bu yapı ribozomu hedefleyerek bakteriyel protein sentezini inhibe etmelerini sağlar.[1]

Bu ajanların tarihi gelişimi 1940’larda toprak bakterilerinden izole edilen doğal ürünlerden (tetrasiklinler ve erken makrolidler) 1950’ler ve 1960’larda semisyntetik türevlere (iyileştirilmiş sülfonamidler ve klindamisin) uzanır ve antibiyotik altın çağında stabilite ile spektrumu artırma çabalarıyla sürdürülmüştür.[24]

Hedeflenen Hücresel Sürece Göre

Bakteriyostatik ajanlar bakterilerde hedefledikleri spesifik hücresel süreçlere göre sınıflandırılır ve bu sıklıkla kimyasal yapıları ile mikrobiyal büyüme üzerindeki fonksiyonel etkileriyle ilişkilidir. Bu fonksiyonel kategorizasyon bu ilaçların hücre lizisi olmadan bakteriyel proliferasyonu nasıl durdurduğunu ve konak bağışıklık sisteminin enfeksiyonu temizlemesine nasıl izin verdiğini vurgular. Ana gruplar protein sentezi, nükleik asit sentezi ve metabolik yolak inhibitörlerini içerir ve örnekler yerleşik antimikrobiyal sınıflardan alınır.

Protein sentezi inhibitörleri bakteriyel ribozomu hedefleyerek peptit zincir uzaması veya başlatmasını önleyen başlıca kategoridir. Poliketid yapılı tetrasiklinler 30S ribozomal alt birimine bağlanarak aminoasil-tRNA bağlanmasını engeller ve translasyonu geri dönüşümlü inhibe eder.[1] Makrosiklik lakton halkalı makrolidler 50S alt birimin çıkış tüneline bağlanarak nascent polipeptitlerin ilerlemesini durdurur ve Gram-pozitif organizmalarda bakteriyostatik etki gösterir.[1] Nitrobenzen türevi kloramfenikol 50S alt birimde peptidil transferaz aktivitesini spesifik inhibe ederek peptit bağ oluşumunu önler ve geniş spektrumlu bakteriyostatik aktivite gösterir.[25] Oksazolidinonlar (linezolid gibi) 50S ribozomal alt birimin P bölgesine bağlanarak 70S başlatma kompleks oluşumunu önler ve protein sentezinin başlatılmasını bloke eder.[1]

Metabolik antagonistler folat üretimi gibi esas biyosentetik yolaklara müdahale eder; bu nükleotid ve amino asit sentezi için bakterilerde kritiktir. Para-aminobenzoik asit (PABA) analogu sülfonamidler dihidropteroat sentazı kompetitif inhibe ederek folik asit öncüllerine PABA entegrasyonunu önler ve bakteriyostatik büyüme arrestine yol açar.[26] Diaminopirimidin türevi trimetoprim dihidrofolat redüktazı hedefler ve dihidrofolatı tetrahidrofolata dönüştürmeyi bloke eder; sülfonamidlerle sinerjik olarak bakteriyostatik etkinliği artırır.[27]

Bu sınıflandırmada örtüşmeler ve istisnalar ortaya çıkar çünkü birçok ajanın bakteriyostatik veya bakterisidal aktivitesi ilaç konsantrasyonu, bakteriyel tür ve büyüme fazı gibi faktörlere bağlıdır; örneğin tetrasiklinler ve makrolidler yüksek dozlarda duyarlı izolatlara karşı bakterisidal olabilir.[28][29] Bu bağlama bağımlı davranış direnç gelişimini önlerken klinik sonuçları optimize etmek için terapötik dozlamanın önemini vurgular.

Klinik Uygulamalar

Bakteriyel Enfeksiyonların Tedavisi

Bakteriyostatik ajanlar bakteriyel enfeksiyonların yönetiminde bakteriyel büyümeyi durdurarak konakçının bağışıklık sisteminin patojenleri eradike etmesine izin vermede önemli rol oynar. Bu ajanlar özellikle hızlı bakteriyel öldürmenin zorunlu olmadığı toplum kökenli enfeksiyonlarda değerlidir ve sıklıkla ayaktan oral olarak uygulanır. Yaygın endikasyonlar atipik bakterilerin neden olduğu solunum yolu enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları ile deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarını içerir.[1]

Tarihsel olarak sülfonamidlerin 1930’larda tanıtılması antimikrobiyal terapide önemli bir dönüm noktasıdır; Leonard Colebrook 1935’te prontosil ile puerperal ateşi başarıyla tedavi etmiştir ve bu yüksek mortaliteli postpartum enfeksiyon için dönüm noktası olmuştur. Bu başarı Gerhard Domagk’ın 1932’de prontosil’in antibakteriyel özelliklerini keşfine dayanır ve streptokokkal enfeksiyonlara karşı bakteriyostatik ajanların etkinliğini göstermiş olup klinik pratikte daha geniş adopte edilmesine yol açmıştır.[30][31]

Solunum yolu enfeksiyonlarında azitromisin gibi makrolidler Mycoplasma pneumoniae gibi atipik patojenler için sıklıkla kullanılır ve toplum kökenli pnömoni için ilk gün 500 mg ardından 4 gün 250 mg standart dozaj uygulanır. Komplike olmayan sistit için trimetoprim-sülfametoksazol non-pregnant yetişkinlerde son antibiyotik kullanımı yoksa 3 gün boyunca günde iki kez 160 mg trimetoprim/800 mg sülfametoksazol olarak endikedir. Tetrasiklinler (doksisiklin) akne vulgaris gibi deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarında kullanılır ve yaygın doz günde iki kez 100 mg’dir; kronik vakalarda bağışıklık aracılı temizlik için 7-14 gün veya daha uzun sürer. Bu daha uzun tedavi süreleri (genellikle 7-14 gün) bakterisidal ajanların kısa kurslarından farklı olarak konak savunmalarını desteklemek için sürekli inhibisyon ihtiyacını yansıtır.[32][1][33][34]

Bakteriyostatik ajanlar bağışıklık sistemi kompetent hastalarda tercih edilir ve oral biyoyararlanım ile uygun güvenlik profilleri nedeniyle ayaktan yönetim için uygundur. Kontrendikasyonlar sülfonamidler için sulfa alerjisi ve tetrasiklinler için 8 yaş altı çocukları içerir; uygun hasta popülasyonlarında riskleri minimize ederken terapötik sonuçları optimize eder.[1]

Kombinasyon Terapilerindeki Rolü

Bakteriyostatik ajanlar sıklıkla sinerjizm elde etmek için kombinasyon terapilerine dahil edilir; birleşik etki bireysel etkilerin toplamını aşar ve genellikle esas bakteriyel yolaklarda ardışık adımları hedefler. Önemli bir örnek ko-trimoksazol (trimetoprim-sülfametoksazol)’dur; sülfametoksazol dihidropteroat sentazı bloke ederek para-aminobenzoik asit entegrasyonunu önlerken trimetoprim dihidrofolat redüktazı inhibe ederek DNA ve protein sentezi için gereken tetrahidrofolat üretimini durdurur.[27][35] Her ikisi tek başına bakteriyostatik olsa da birlikte direnç gelişme riskini azaltarak idrar yolu enfeksiyonları gibi duyarlı enfeksiyonlarda etkinlik gösterir.[27]

Bakterisidal ajanlarla eşleşmede tetrasiklinler gibi bakteriyostatik ilaçlar karışık enfeksiyonları adreslemek ve direnç ortaya çıkışını önlemek için beta-laktamları tamamlar. Örneğin doksisiklin (protein sentezini inhibe eden tetrasiklin) ile amoksisilin gibi beta-laktam kombinasyonu atipik patojenli toplum kökenli pnömonide sonuçları iyileştirir; bakteriyostatik komponent non-growing bakterileri baskılarken bakterisidal partner aktif bölünen hücreleri lizis eder.[36] Bu yaklaşım in vitro ve klinik ortamlarda direnç oranlarını azaltmıştır ve çoklu hedef inhibisyonuyla mutasyon fırsatlarını sınırlar.[37]

Bakteriyostatik ajanlar yüksek riskli durumlar için çoklu ilaç protokollerinde profilaktik rejimlerde de rol oynar. Tüberküloz önleme ve tedavisinde etambutol (arabinosiltransferaz inhibisyonuyla bakteriyostatik) standart dört ilaç rejimlerinde isoniazid (replikasyon yapan mikobakterilere karşı bakterisidal) ile kombinasyonda direnç önleme ve yoğun fazda sterilize edici aktivite sağlamak için kullanılır.[38] Benzer şekilde penisilin alerjili hastalarda dental prosedürler için endokardit profilaksisinde klindamisin (peptit bağ oluşumunu inhibe ederek bakteriyostatik) amoksisilin alternatifi olarak tek 600 mg oral dozla oral streptokoklara karşı kapsama sağlar.[39]

Bu kombinasyonlarda farmakokinetik hususlar ardışık inhibisyonu vurgular ve bakteriyostatik ajanların hücre duvarı hedefli ilaçlar için gereken bakteriyel büyümeyi durdurarak bakterisidal etkinliği azaltabileceği antagonizmi minimize eder. Farmakodinamik çalışmalar bakteriyostatik ile bakterisidal antibiyotikler arasında antagonizmin yaygın olduğunu ve uygun doz aralıklarının eşzamanlı dozlamada görülen azaltılmış öldürme oranlarını önleyebileceğini göstermiştir.[40] 1980 sonrası farmakodinamik çalışmalar ko-trimoksazol denemelerinde görülen gibi sinerji için pik konsantrasyonları hizalayan doz aralıklarını destekler ve farmakokinetik interferans olmadan sürekli folat yolak blokajı sağlar.[41]

Bakterisidal Ajanlarla Karşılaştırma

Mekanizma ve Etkinlik Farkları

Bakteriyostatik ajanlar protein sentezi veya metabolik yolakları hedefleyerek replikasyon ve büyümeyi inhibe eder ancak doğrudan hücre ölümü yaratmaz ve MIC ile ölçülür. Buna karşılık bakterisidal ajanlar hücre duvarı gibi esas yapıları bozarak veya letal hasar yaratarak bakterileri aktif öldürür ve MBC ile ölçülür. MBC/MIC oranı ≤4 genellikle bakterisidal aktiviteyi belirtirken >4 oranı bakteriyostatik etkileri gösterir.[2][1]

Etkinlik farkları zaman-öldürme eğrisi analizlerinde belirgindir; bakteriyostatik ajanlar zaman içinde bakteriyel sayılarda plato veya minimal değişiklik üretirken büyüme inhibisyonunu yansıtır, bakterisidal ajanlar ise viable organizmalarda keskin düşüş gösterir ve sıklıkla 24 saat içinde 3-log azaltım sağlar. Bakteriyostatik ajanlar genellikle enfeksiyonlarda daha yavaş bakteriyel temizlik sağlar ancak bakterisidal ajanların hızlı hücre lizisiyle tetiklediği yoğun inflamatuar yanıtlara kıyasla daha düşük toksisite ile ilişkilidir.[2][42][43]

Konak bağışıklık durumu relatif etkinliği önemli ölçüde modüle eder. Non-nötropenik gibi bağışıklık sistemi kompetent bireylerde bakteriyostatik ajanlar yeterlidir çünkü konak fagositik hücreleri büyüme inhibe edilmiş bakterileri ortadan kaldırabilir ve etkili enfeksiyon rezolüsyonu sağlar. Ancak nötropenik hastalar gibi immünkompromize konaklarda ve endokardit veya menenjit gibi yüksek riskli enfeksiyonlarda bakterisidal ajanlar tercih edilir çünkü direkt bakteriyel öldürme dissemine veya persistan foci riskini önlemek için kritiktir.[44][45]

In vitro sınıflandırmalar sıklıkla in vivo sonuçlardan ayrılır; özellikle hayvan modellerinde bakteriyostatik ajanlar konak bağışıklık ve ilaç farmakokinetiği ile sinerjik etkileşimler nedeniyle bakterisidal benzeri etkiler gösterebilir ve static-cidal sınırını bulanıklaştırarak genel temizliği artırır. Örneğin laboratuvar ortamında bakteriyostatik sınıflandırılan linezolid bağışıklık yanıtları sağlam olduğunda enfeksiyon modellerinde noninferior bakteriyel azaltım gösterir.[2][46]

Tedavide Seçim Kriterleri

Bakteriyostatik ajanların terapide seçimi hasta spesifik faktörlere bağlıdır, özellikle konak bağışıklık durumu. Bağışıklık sistemi kompetent bireylerde bakteriyostatik antibiyotikler enfeksiyonları kontrol etmek için yeterlidir çünkü bakteriyel büyümeyi inhibe eder ve bağışıklık sistemi patojenleri eradike eder; buna karşılık nötropeni veya kemoterapi alan gibi immünkompromize hastalarda konak savunmalarına güvenmeden hızlı bakteriyel temizlik için genellikle bakterisidal ajanlar gerekir.[8][7][47] Enfeksiyon bölgesi de seçimi etkiler; örneğin sağlıklı hastalarda idrar yolu enfeksiyonlarında yüksek lokal ilaç konsantrasyonları ve etkili bağışıklık erişimi nedeniyle bakteriyostatik ajanlar uygundur ancak menenjit gibi merkezi sinir sistemi enfeksiyonlarında kan-beyin bariyeri penetrasyonu ve hızlı patojen eliminasyonu için bakterisidal ajanlar tercih edilir.[8][48]

Enfeksiyon karakteristikleri seçimi daha fazla yönlendirir ve bakteriyostatik ajanlar hızlı öldürmenin gereksiz olduğu kronik veya düşük virülanslı enfeksiyonlarda tercih edilir. Örneğin azitromisin (bakteriyostatik makrolid) komplike olmayan klamidya enfeksiyonlarında ilk sıra tedavidir ve ürogenital vakalarda %95 üzeri kür oranı sağlar; uzun doku kalıcılığı ve tek doz kolaylığı nedeniyle.[49] Buna karşılık endokardit veya sepsis gibi akut veya ciddi enfeksiyonlarda persistan bakteriyel replikasyon riskini minimize etmek için bakterisidal ajanlar önceliklidir.[50]

IDSA ve CDC gibi büyük kuruluşların kılavuzları spesifik senaryolarda bakteriyostatik ajanları destekler. Lyme hastalığı profilaksisi ve erken evre tedavisinde IDSA kılavuzları yetişkinlerde 200 mg oral doksisiklin (tetrasiklin sınıfı bakteriyostatik ajan) önerir ve yüksek riskli maruziyetlerde dissemine hastalığa ilerlemeyi %80 üzeri başarıyla önlediğini belirtir.[51] Benzer şekilde CDC cinsel yolla bulaşan enfeksiyon kılavuzları klamidya için doksisiklin veya azitromisin destekler ve non-şiddetli vakalarda ayaktan yönetimdeki rollerini vurgular.[49]

Pratik hususlar maliyet ve hasta uyumu da ayaktan ortamlarda bakteriyostatik ajanları tercih ettirir. Tetrasiklinler ve makrolidler gibi oral formülasyonlar ucuzdur (tam kurs sıklıkla $15 altında) ve ev tabanlı tedaviye izin verir; hastaneye yatış ihtiyacını azaltır ve intravenöz bakterisidal seçeneklere kıyasla uyumu artırır, ambulatuvar bakımda genel tedavi maliyetlerini düşürür.[52] Bu yaklaşım antibiyotik stewardship prensipleriyle uyumludur; daha kısa kurslar ve daha düşük toksisite profillerini teşvik ederek uygun enfeksiyonlarda sonuçları kompromize etmeden kaynak kullanımını optimize eder.[53]

Direnç ve Sınırlamalar

Bakteriyel Direnç Mekanizmaları

Bakteriler bakteriyostatik ajanlara karşı hedef modifikasyonu, ilaç dışa atımı veya etki enzim modifikasyonu gibi birkaç anahtar mekanizmayla direnç geliştirir. Önemli bir mekanizma ribozomal metilasyondur ve makrolidler (eritromisin) ile klindamisin direncini sağlar. Eritromisin ribozom metilasyon (erm) genleri 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA’sında A2058 pozisyonunda adenin metilasyonu kodlayan metiltransferazlar üretir; bu ilaç bağlanma bölgesini bloke eder ve protein sentezi inhibisyonunu önler.[54] Bu modifikasyon patojenik bakterilerde (Staphylococcus aureus gibi Gram-pozitif türlerde) makrolid direncinin en yaygın formudur.[55]

Başka kritik strateji efflux pompalarıdır ve bakteriyel hücreden bakteriyostatik ajanları aktif taşır; intrasellüler konsantrasyonları sub-inhibitor seviyeye düşürür. Tetrasiklinler (doksisiklin gibi) için direnç sıklıkla tet genleriyle (tet(A) ve tet(B)) mediye olur; bunlar major facilitator superfamily proton bağımlı efflux pompaları kodlar. Bu pompalar tetrasiklinleri sitoplazmadan dışa atar ve 30S ribozomal alt birimi protein sentezi inhibisyonundan korur; tet(A) ve tet(B) Gram-negatif klinik izolatlarda en yaygındır.[56] Efflux mediye direnç yüksek seviye koruma sağlar ve sıklıkla indüklenebilir olup antibiyotik baskısı altında bakteriyel sağkalımı artırır.[57]

Sülfonamidler folat biyosentezini DHPS’yi hedefleyerek inhibe eder ve direnç esas olarak folP geninde mutasyonlarla DHPS enziminde ortaya çıkar. folP mutasyonları aktif bölgede amino asit substitüsyonlarına yol açar ve sülfametoksazol gibi sülfonamidlerin DHPS afinitesini azaltırken enzimin PABA ve pteridin öncüllerinden dihidropteroat sentezleme yeteneğini korur.[58] Bu nokta mutasyonları Escherichia coli ve Streptococcus pyogenes gibi patojenlerde sülfonamid direncinin başlıca nedenidir.[59] Bazı vakalarda plasmid kaynaklı direnç ilaç duyarsız DHPS varyantlarını kodlayan sul genleri edinimiyle olur ve direnç profillerini çeşitlendirir.[60]

Oksazolidinonlara (linezolid) direnç öncelikle 23S rRNA’da G2576T mutasyonuyla 50S ribozomal alt birimde ilaç bağlanma bölgesini değiştirerek veya cfr (rRNA metilaz kodlar) ve optrA (ABC transporter efflux pompası kodlar) gibi mobil direnç genleri edinimiyle ortaya çıkar. Bu mekanizmalar enterokok ve stafilokok gibi Gram-pozitif patojenlerde gelişmiştir ve çok ilaca dirençli enfeksiyon tedavisini komplike eder.[61]

Bu direnç mekanizmalarının genetik temeli sıklıkla plasmidler aracılığıyla yatay gen transferini içerir ve bakteriyel popülasyonlar arasında hızlı yayılım sağlar. Örneğin MRSA’da klindamisin direnci sağlayan erm genleri sıklıkla plasmid veya transposon gibi mobil genetik elementlerde taşınır ve 2000’lerin başından beri toplum kökenli MRSA suşlarında indüklenebilir direnç salgınlarına katkıda bulunur.[62] Benzer şekilde tet genleri plasmid kodludur ve Enterobacteriaceae’de klinik enfeksiyonlar sırasında yayılımı kolaylaştırır.[63] Bu plasmid mediye transfer bakteriyostatik ajanların yaygın kullanımıyla uygulanan selektif baskı altında çok ilaca dirençli fenotiplerin evrimini hızlandırmıştır.[64]

Klinik Zorluklar ve Yan Etkiler

Bakteriyostatik ajanlar birçok bakteriyel enfeksiyonda etkili olsa da konak bağışıklık sistemine bağımlılıkları belirli hasta popülasyonlarında etkinliği sınırlar. Yaygın advers etkiler sınıfa göre değişir ancak sıklıkla gastrointestinal rahatsızlıkları içerir. Örneğin eritromisin gibi makrolidler hastaların %25’ine kadar bulantı, kusma ve diyareye neden olur.[1] Doksisiklin gibi tetrasiklinler kullanıcıların yaklaşık %10-20’sinde abartılı güneş yanığına yol açan fotosensitivite reaksiyonlarıyla ilişkilidir ve terapi sırasında güneşten kaçınmayı gerektirir.[1] Sülfametoksazol gibi sülfonamidler vakaların %1-3’ünde morbilliform döküntü olarak hipersensitivite reaksiyonları tetikler ve nadir olarak Stevens-Johnson sendromu gibi ciddi kutanöz advers reaksiyonlara yol açar.[35][65]

Bazı kontrendikasyonlar kullanımını daha fazla komplike eder. Tetrasiklinler fetal kemik ve dişlere bağlanarak enamel hipoplazisi, kalıcı renklenme ve iskelet büyümesi inhibisyonu yarattığı için gebelikte (FDA kategori D) kesinlikle kaçınılır.[1] Benzer şekilde sülfonamidler kırmızı hücrelerde oksidatif stres yoluyla akut hemolitik anemi tetikleyebildiği için glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD) eksikliğinde kontrendikedir.[35]

Tedavi başarısızlıkları özellikle büyüme inhibisyonunun yetersiz kaldığı hassas gruplarda belirgindir. HIV/AIDS veya kemoterapi alan immünkompromize hastalarda bu ajanlar yalnızca bakteriyel büyümeyi durdurduğu için başarısız olabilir ve eradikasyon bozulmuş konak savunmalarına bağımlı kalır.[1] Kronik yaralar veya cihaz ilişkili vakalarda yaygın biyofilm ilişkili enfeksiyonlar da zorluk yaratır çünkü ekstrasellüler matriks ilaç penetrasyonunu engeller ve dormant persister hücreleri büyüme inhibisyonuna rağmen viable kalır.[1][66]

Uzatılmış bakteriyostatik ajan uygulaması toksisiteyi azaltmak ve etkinliği sağlamak için dikkatli monitörizasyon gerektirir. Çok ilaca dirençli tüberküloz vakalarında kullanılan linezolid (bakteriyostatik oksazolidinon) miyelosupresyon ve optik nöropati gibi kümülatif ekspozisyonla artan advers etkileri önlemek için plazma seviyelerinin terapötik ilaç monitörizasyonu gerektirir.[67][68] Uzatılmış rejimlerde hematolojik parametreler ve görsel fonksiyonun düzenli değerlendirilmesi önerilir.[67]

Referanslar

  1. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK547678/
  2. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11695898/
  3. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4396813/
  4. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/19868744/
  5. https://courses.lumenlearning.com/suny-microbiology/chapter/how-microbes-grow/
  6. https://bio.libretexts.org/Bookshelves/Microbiology/Microbiology_%28OpenStax%29/14%253A_Antimicrobial_Drugs/14.02%253A_Antibacterial_Drugs
  7. https://www.intechopen.com/chapters/78345
  8. https://www.sciencedirect.com/topics/medicine-and-dentistry/bacteriostatic-agent
  9. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5008061/
  10. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK519574/
  11. https://go.drugbank.com/drugs/DB00601
  12. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8046889/
  13. https://go.drugbank.com/drugs/DB00259
  14. https://www.merckmanuals.com/professional/infectious-diseases/bacteria-and-antibacterial-medications/sulfonamides
  15. https://go.drugbank.com/drugs/DB00440
  16. https://www.nature.com/articles/s41467-023-39778-7
  17. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6829374/
  18. https://www.sciencedirect.com/topics/immunology-and-microbiology/folate-metabolism
  19. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3262611/
  20. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6560455/
  21. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5573421/
  22. https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0006295216304622
  23. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC8305375/
  24. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7303287/
  25. https://www.sciencedirect.com/topics/neuroscience/bacteriostatic-agent
  26. https://www.sciencedirect.com/topics/neuroscience/sulfonamide
  27. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5843663/
  28. https://academic.oup.com/cid/article/38/6/864/320723
  29. https://www.merckmanuals.com/professional/infectious-diseases/bacteria-and-antibacterial-medications/overview-of-antibacterial-medications
  30. https://embryo.asu.edu/pages/leonard-colebrooks-use-sulfonamides-treatment-puerperal-fever-1935-1937
  31. https://www.sciencehistory.org/education/scientific-biographies/gerhard-domagk/
  32. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK551495/
  33. https://www.drugs.com/dosage/sulfamethoxazole-trimethoprim.html
  34. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK555888/
  35. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK513232/
  36. https://www.atsjournals.org/doi/full/10.1164/rccm.201908-1581ST
  37. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9598766/
  38. https://emedicine.medscape.com/article/230802-medication
  39. https://www.ahajournals.org/doi/10.1161/01.cir.96.1.358
  40. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4135978/
  41. https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-3-642-81890-5_11
  42. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3675903/
  43. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC11605096/
  44. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3031442/
  45. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC436888/
  46. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5905615/
  47. https://microbe-investigations.com/key-differences-in-mechanism-of-bacteriostatic-and-bactericidal-actions-in-drug-development/
  48. https://journals.asm.org/doi/10.1128/cmr.00007-10
  49. https://www.cdc.gov/std/treatment-guidelines/chlamydia.htm
  50. https://www.droracle.ai/articles/152358/what-antibiotics-are-bacteriostatic-vs-bacertiocidal-and-why-would-you-choose-one-over-the-other
  51. https://www.idsociety.org/practice-guideline/lyme-disease/
  52. https://www.amjmed.com/article/S0002-9343%2806%2900694-2/abstract
  53. https://www.cdc.gov/antibiotic-use/media/pdfs/Core-Elements-Outpatient-508.pdf
  54. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7990689/
  55. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC5046686/
  56. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC4817740/
  57. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/25102906/
  58. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC28412/
  59. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC105745/
  60. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC293888/
  61. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3264260/
  62. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC7356343/
  63. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC2043223/
  64. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC383146/
  65. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6789825/
  66. https://www.nature.com/articles/s44259-024-00046-3
  67. https://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa1201964
  68. https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC9399604/
WhatsApp